2 Eylül 2008 Salı

Sol kulağımda uğuldayan serince rüzgarın birazı da paçalarımdan içeri girip ürpertiyor.
Oturduğum koltuğun ızgaraları kıçıma en post modern eserini tamamlamak üzere.
Mazot kokan manzara sabit hızda kayıp geçiyor.
Martıları arıyor gözlerim ama yoklar.
Gözlerimi kısarak bakabiliyorum etrafa.
Gökyüzü güneşiyle dövüyor rüzgarıyla seviyor İstanbul'u.
Fareler insanları uykusunda üfleyerek yerlermiş işte o hesap.
Kendi nefesimi duyuyorum bazen yaşadığımı hatırlıyorum.
Evet bu ara çıtayı baya düşürdüğümün farkındayım.
Hayat çok sert.
Buruk, başına buyruk.
Birde her şey çok normalmiş gibi olmuyor mu sinir oluyorum.
Her şey herkesin yanına kâr.
O yüzden eriğe dalan çocuklar gibi yaşıyorlar şu gördüğün insanlar.
Ne sana ne bana verecek hiç bir şeyleri yok.
Çiçek açtırabilirsen bu bokun içinden ya da en azından umut edebilirsen.
Ne mutlu sana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazan eller dert görmeye